Beiträge von Shearer

    Biraz Aziz savunayım ama övmek için değil, haddinden derin sokulduğu çukurdan çıkarmak için.


    Öncelikle adama yapılan eleştirilerin büyük çoğunluğu; güzel giden gidişatları bozması üzerine. Lakin o güzel zamanları oluşturanın yine kendisi olduğu es geçiliyor. Hangi Fenerliye sorsanız hepsi en keyif aldığı dönem için 2003-2011 arası bir aralığı söyler. Biz adamı anlık tepkileriyle, fevri kararlarıyla hatırlıyoruz ama geniş ölçekte bakan için 10 yıllık istikrarlı bir hareket var. İlk başarısını kazandığı Mustafa Denizli döneminden, 3 Temmuz'a kadar olan süreç adım adım inşa edilmiş bir süreç. Bu zaman zarfı içerisinde birçok şahsi hatası olsa da onlar hep o günü etkiledi, ertesi yıl faiziyle gemiyi düzeltti. Örneğin;


    -Denizli'yi kovduktan sonraki yıl saçmaladıysa, bir sonraki yıl Daum'u getirip 3 yıllık liderlik inşa etti.

    -Onu kovunca Zico'yu getirerek Brezilyalı kadroyu oluşturdu, başarılar malum.

    -Onu kovunca o gün için flaş olan Aragones kararı aldı, tutmadı. Sonrasında yine Daum ile son haftaya yine lider girdik, sonuç malum.

    -Sonra gitti iyi hoca değil ama en dengeli kadroyu kurdu, en anlamlı şampiyonluk geldi.


    Tüm bu 10 yıllık süre içinde 3'er-5'er yıllık sabit iskeletlerle takım üzerinde bir hafıza oluşmasını sağladı. Deneye yanıla, hata yapa yapa en kusursuz ilk 11'e ulaşmıştık ki 3 Temmuz oldu. Bugün sürekli kızılan mali durumun o gününü de hatırlamak lazım. Tüm kulüplerin toplamından daha değerli, dünyada ilk 20'ye giren, milyar dolara ulaşmış tek Türk kulübü. Şampiyon olmuş takımın hisseleri Mayıs ayında düşüşe geçer mi? Düştü işte. Sebebini 2 ay sonra gördük. Devamında alamadığımız Avrupa gelirleri ve dağılan kadroyla p.ç edilmiş 10 yıllık bir yapı kaldı.


    Buraya kadar anlattıklarım "haklı olarak" eleştirilen yönlerine rağmen adım adım inşa edilen saha içi yapı ve ekonomiyi tarif etmek içindi.


    --


    Mücadele içinde olduğumuz yapının 30-40 yıldır aktif şekilde var olduğuna inanıyorsak; 2000'lerdeki başarılı dönemimizde var olmaları gerekir herhalde. Dolayısıyla o yıllarda kazandıklarını da onlarla mücadele ederek kazanmış olmalısın. Tasfiye edilmeden önceki yurt içinde güçlü olan ordu ile bire bir bağlantıları çok iyiydi Aziz'in. O dönemde bu puştların nelerine mani olup, Fener'i bozmalarına engel olmuştur bunu ancak süreçlerde aktif olanlar bilebilir. Seni bugün istemeyen, dün de istemiyordu. Dolayısıyla o dönemki kazanımlarımızda, perde arkasında bunlarla mücadelenin de ciddi bir payı var. Bugünkülerin sıfır çekmesinin aksine.


    Bir kere temelde devletin, siyasetin, kamusal alanın ve perde arkasındaki odakların dinamiklerini Aziz, Ali'den bin kat falan daha iyi biliyor. Kızılan birçok hareketine fazla mana yükleniyor. Ciddi kısmına gücü yetmedi adamın, bu kadar basit yani. Aksine inanmak istesek de bazen boyun eğdi, bazen de yenildi. İçeriden çıktıktan sonra yeniden ayağa kalkar gibi olsa da (ki araya nisanda olunan bir şampiyonluk sıkıştırdı) son dönemi türlü rezilliklerle geçti. 20 yıllık aralıksız iktidarın kaçınılmaz güç sarhoşluğu ve yapısal bozulması. Zaten hepimiz orada feragat ettik. Misyonunu tamamlamış ve negatif tarafları kadar güzel hatıralar da bırakmış bir adama haddinden fazla anlam yükleniyor. Bizim muhatabımız bugünkü yönetim olmalıydı, bir asır öncesinin adamı değil. Şahsi konuları dışında 6 yıl boyunca kulüple ilgili hiçbir katılımda bulunmaması da doğru hareketmiş. Bugünkülerin üstünde dev bir gölge oluştururmuş, bariz.


    Diğer yandan o bahsettiğim 2000'li yıllardaki duruşu, Koçlar rüyalarında göremez. Birini çok övmek, ötekini çok yermek için söylemiyorum. Eşyanın tabiatı bu şekilde. Geç Osmanlı, erken Cumhuriyet dönemleri başta olmak üzere bu topraklardaki iktisat tarihine ve sermaye sahipliğine dair bilgisi olanlar ne söylemek istediğimi çok iyi anlayacaklardır. Türkiye'deki "bütün" gayrimüslim olmayan sermaye sahipleri devlet eliyle sermayedar yapılmıştır. Devleti karşınıza almayı geçtim, ondan bağımsız varlıklarınızı bile arttıramazsınız. Daha da ileri gidiyorum; Türkiye'de özel sermaye de devletindir. Vehbi Koç, kayıtlı Chp üyesidir. Demokrat Parti iktidarında üyeliğini sildirmiştir ve duruş sergilemediği için ailesinden uzun yıllar tepki görmüştür. Kendisinin de "gönlümü en rahatsız eden karardı ama bugün buradaysak o sayede oldu" minvalinde açıklaması vardır. Bu adamların kim olduğunu bilelim yani. Burada kötücül bir şey söylemiyorum asla, sakın yanlış anlaşılmasın. Öyle masa devirecek adam falan bu değil. Aile büyükleri devletin ne olduğunu iyi bilir, başkan da iyi bilir ama birçok dinamiği yorumlayamıyor. İdrak problemi olan tipik 3. nesil sendromu.


    Ha ben bu adamın masa devirme ihtimalinin az da olsa var olduğuna inandım mı? İnandım. O da gücünden dolayı değil, çocukluğundan. Herif çünkü şimdiye kadar aldığı tüm majör kararları anlık hezeyanlarla aldı. Bunları itiraf da etti zaten.


    -İlk başkanlığa adaylığını, salonun coşkusuna ortak olup ilan etti. Bundan pişman da oldu. Bu süreci tv'de itiraf da etti.

    -Montella'yla anlaşmasına rağmen, kongredeki tepkiden çekinip kimsenin haberi yokken kürsüde İsmail Kartal'a karar verdi.

    -Kendi inanmadığı transfer kriterlerine, sonradan sıcak baktığını ama hala şüpheli gördüğünü söyledi. (branconun getirdikleri)


    Yani adam hem yorumlayamıyor, hem öğrenemiyor. Anlık kararları, çok eleştirilen Aziz'in de ötesinde. Devlete karşı önceden planlı şekilde meydan okuyamaz ama bir kalabalığın önünde coşkuya kapılıp, geri dönüşü olmayan sözleri ağzından çıkarabilir. Benim var olduğuna inandığım ihtimal tam da buydu, olmadı o ayrı.


    --


    Sen ne anlatıyon birader diyenler için özet:

    -Aziz eleştirilerinin hepsi haklı ama madalyona hep tek tarafından bakılıyor. Ali'ye kıyasla kötünün iyisi demem, Ali kötü bile değil.

    -Ali, eli kolu bağlı bir adam olmasının yanı sıra çok kabiliyetsiz biri. Selefine göre de 1 tek dikili ağacı yok. Hala kredisinin olabilmesi inanılmaz.

    Dün Murat Aşık'ı dinledim. Saran aday olursa Aziz kesin aday olacak dedi. Eğer Aziz aday olursa Ali Koç da aday olur dedi.

    Peki bu durumda kim kazanır sorusunun cevabı da Ali Koç.


    Girdiğimiz döngüye bak inanılmaz.

    Başka isim çıkmaması krizinden daha büyük krizdir kongrenin ısrarla Ali'yi seçmesi. Hem de diğer ikisinden bariz kötü olmasına rağmen.

    hiç romantizm kasmaya gerek yok.

    gidip pizza yada kahve dükkanında çalışsın o zaman, bol bol sosyalleşebilir böylece.. üstelik çuval dolusu parası da vardır ömür boyu yetecek kadar.

    hayat dediğin zaten böyle bir şey, seçimlerini yaşarsın, lakin bir şeyleri seçmenin aynı zamanda bir şeylerden vazgeçmek olduğu da bilmeli insan.

    dolayısı ile bu konular bana samimi gelmiyor. bizim alamancıların ah vatanım demesi kadar samimi, eee gel o zaman....


    Adama acımıyorum ki, siz yanlış yere odaklandınız. Biz çocukken "ya topçu, ya popçu olacaksın" derlerdi. Bu isimler çünkü sadece sahada ve sahnede etkili işler yapmıyorlardı. Kendi özel hayatlarında da hayattan keyif alan, farklı yaşayan tiplerdi ki zaten o yüzden sansasyonel algılanıyorlardı. -"Başka türlü bir hayat"- Daha geçmişi de olmakla birlikte bu global ikonluk kabaca 80'lerde başlayıp, 90'larda zirveyi gördü. Devamındaki 10-20 yılda da bir şekilde emekleyerek geldi ama bugün artık finito. Kitlelere uzanan büyük ölçekli işlerin arkasında artık renkli karakterler yok, en küçük virgülüne kadar hesaplanmış aşırı disiplinli bir profesyonellik var. Bu, seksi değil.


    Başı ve sonu olmayan bir çemberden bahsediyorum. Bunlar birbirlerini besleyen kavramlar. Hayata bakışı/hayatı yaşayışı farklı olmayan insanlar, sahada ve sahnede farklı şeyler yapmazlar. Yapamazlar. O algı yok çünkü, öyle bir ihtiyaç hasıl olmaz.


    Bu tarz artan röportajlar bu döngünün dışavurumu hep. Söylediklerinin farkında bile değiller onlar. Futbolu, ancak sansasyonelliğine kapılırsan oynamaya başlarsın. Tamamen duyulara hitap eden bir etkinlik çünkü. Çocukken izlediğin kahramanlar gibi olmak için yola çıkıyorsun ve bugün geldiğin noktada o kahramanların hayatının çeyreğini bile yaşayamıyorsun. Denklem tamamen değişti çünkü. Sonra gelsin asosyal, renksiz, aşırı sıkıcı hayatlar ve devamında kaçınılmaz depresyon.

    Taraftarın kafa karışıklığına dair tepkiler anlamsız. Taraftar, kendi iradesinin karşılık bulacağına inanarak "çekilelim" yorumları yapmıştı. Bugün farklı yorumlar yapılmasının sebebi rezil kongrenin tüm masayı tersine çevirmiş olması.


    Tepkinin birazı ya da kategorize hali olmaz. Ya tüm faaliyetlerini sonlandır ya da hiç olmadığı kadar mücadele et. Seçtiğin şeyi adam gibi yap.


    Ben 2006'dan beri çekilmemiz gerektiğine inananlardanım. Tüm irade yalnız benim elimde olsa; bugün F4 yolundaki basket şubesi dair tüm branşlarıyla kulübü tek seferde kapatırım. Futbolda etkin kararlar alamıyorsan, o maça tam kadro çıkıp kupayı alacaksın.


    Bir öyle bir böyle konuşan taraftar değil, rezil yönetimin kendisi. Eleştirenlerinki de çıkarım değil. Her konuda bir fikriniz olmasa da olur.

    Maske filmini hatırlayın. Cameron diazın ilk çıkışı ilk filmi ben çocuk halimle ehehe, yeşil maske takıyor ne kadar komik birine dönüşüyor diye klasik çocuk gibi güler eğlenirken, cameron diazı görünce çocuk halimle hatırlıyorum bu başka birşey demiştim. Çocuk yaşta cinsellik seksepalite vs anlamaz çocuklar ama karşılarında güzel birşey görünce de bakarlar. Anlam veremese de bu neymiş böyle dese de bakar bugün bile hala aklında o insan kalır.

    İlk celebrity crush'ım.


    Prime hallerine göre branşların GOAT listesi:

    - Futbol = Inter/Barca dönemi şişko Ronaldo

    - Basket = Lakers dönemi Shaq

    - Formula = McLaren dönemi Raikkönen

    - Sinema = Maske filmindeki Cameron Diaz